AĞIR METALLER
Günümüzde, sanayi ve endüstrinin gelişmesiyle birlikte çevreye toksik metallerin salınımı da artmış ve çevresel kirlilik düzeyleri en üst seviyeye çıkmıştır. Kimyasal ürünler, gübreler, endüstriyel boyalar, inşaat malzemeleri, balık, diş dolguları ve aşılar sadece gündelik hayatta maruz kaldığımız ağır metal kaynaklardan bazılarıdır. Toksik ağır metaller, normal olarak çok düşük seviyelerde vücut içinde mevcut olabilir, fakat sürekli maruz kalındığında vücut dokularında ve çeşitli organlarda birikime yol açabilirler. En sık maruz kalınan ağır metaller şunlardır.
- Alüminyum
- Cıva
- Kurşun
- Kadmiyum
- Nikel
- Arsenik
- Krom
- Antimon
- Kalay
- Bakır
Bahsedilen ağır metaller, yiyecekler (örneğin balık), içme suları, diş dolguları (örneğin amalgam tipi dolgularla cıva, kalay, bakır, gümüş), çevresel kirlilik (örneğin egzoz), kullanılan kozmetik maddeler gibi çok değişik yollarla vücudumuza alınmaktadır. Bunların çoğu özel bir destek olmadan normal atılım yolları ile (böbrek, karaciğer, bağırsak, akciğer ve cilt) atılamamaktadır. Bedende biriken ağır metaller öncelikle bağ dokusunda ve daha sonra da hücre içinde depolanarak bir ömür boyu orada kalabilirler. Bütün doku ve organlarda birikebilirler.
Kanda ağır metallerin tespit edilememesi, vücutta ağır metal olmadığı anlamına gelmez. Vücudun hemen her hücresine yerleşen ağır metaller ancak bulundukları yerden mobilize edildiklerinde, özellikle de hücre içinden hücre dışına çıkarıldıklarında kanda saptanabilir hale gelirler.
Bedende biriken ağır metallerin başta vejetatif sinir sistemi olmak üzere tüm organizma üzerinde olumsuz etkiler yaptığı gösterilmiştir. Vejetatif sinir sistemi ağır metalle yüklendikten sonra, kronik ağrı oluşmasının temeli de yaratılmış olur.
Ağır metal kirliliği sonucu, çok sayıda kronik hastalık ortaya çıkabilir. Ağır metal yüklenmesinden kaynaklanan semptom ve hastalıklar arasında; Nörolojik hastalıklar (Alzheimer, Parkinson, Multiple skleroz, migren), organik hastalıklar (böbrek hastalığı), alerjiler, astım, egzema, kronik yorgunluk, depresyon, otoimmun hastalıklar, ülseratif kolit, romatizmal hastalıklar vb pek çok hastalık sayılabilir. Bu nedenle bir an önce bedenden uzaklaştırılmaları gerekmektedir. Şelasyon tedavisi bu açıdan çok önemlidir.
Şelasyon tedavisi bedende biriken zehirli mineral ve metallerin atılması amacıyla yapılır. Uzun süren bir tedavi olduğu unutulmamalıdır. Ağır metal yüklenmesinin düzeyine bağlı olarak aylarca sürebilir. Ağır metallerin yerlerinden mobilize edilmesi, bağlanması ve atılması için önerilen medikal desteğin yanında kişiye özgü beslenme ve bağırsak florasının desteklenmesi son derece önemlidir. Vejetatif sinir sistemi, lenfatik sistem ve bağ dokusunun regülasyonu için Nöralterapi başta olmak üzere Tamamlayıcı Tıp uygulamaları ile tedaviyi kombine etmek, olumlu sonuçların elde edilmesini sağlayacaktır.
Kaynak: H. Nazlıkul, Nöralterapi Kitabı